Turkish

Uma: New Testament

Acts

7

1Başkâhin, ‹‹Bu iddialar doğru mu?›› diye sordu.
1Mepekune' Imam Bohe hi Stefanus, na'uli': "Makono mpu'u hewa to ra'uli' bali' -nu toera-e?"
2İstefanos şöyle karşılık verdi: ‹‹Kardeşler ve babalar, beni dinleyin. Atamız İbrahim daha Mezopotamyadayken, Harrana yerleşmeden önce, yüce Tanrı ona görünüp şöyle dedi: ‹Ülkeni, akrabalarını bırak, sana göstereceğim ülkeye git.›
2Na'uli' Stefanus: "Ompi' -ompi', tuama-tuama! Pe'epei-ka-kuwo ulu lolita-ku! Owi, nto'u ntu'a-ta Abraham hi tana' Mesopotamia-pidi, kako'ia-na mentoli tumai hi ngata Haran, Alata'ala to bohe kabaraka' -na mehupa' hi ntu'a-ta toei,
4‹‹Bunun üzerine İbrahim Kildanilerin ülkesini bırakıp Harrana yerleşti. Babasının ölümünden sonra da Tanrı onu oradan alıp şimdi sizin yaşadığınız bu ülkeye getirdi.
3na'uli' -ki: `Palahii ngata-nu pai' ompi' -nu. Hilou-ko hi ngata to kutudo' -koko mpai'.'
5Burada ona herhangi bir miras, bir karış toprak bile vermemişti. Ama İbrahimin o sırada hiç çocuğu olmadığı halde, Tanrı bu ülkeyi mülk olarak ona ve ondan sonra gelecek torunlarına vereceğini vaat etti.
4Toe pai' napalahii mpu'u-mi tana' -ra to Kasdim tumai hi ngata Haran. Hi ngata Haran toe, tuama-na Abraham mate-mi. Pai' oti toe, Alata'ala mpopentoli wo'o-imi Abraham tumai hi tana' tohe'i, to tapo'ohai' -mi tempo toi-e.
6Tanrı şöyle dedi: ‹Senin soyun yabancı bir ülkede, gurbette yaşayacak. Dört yüz yıl köle olarak çalıştırılacak, baskı görecek.
5Nto'u toe, Alata'ala uma mpowai' tana' toi hi Abraham, nau' hampotomia. Sampale-di, Alata'ala mojanci hi Abraham, na'uli': `Tana' tohe'i mpai' kuwai' -koko, duu' rata hi muli-muli-nu.' Hiaa' nto'u toe, ko'ia-hawo ria ana' -na.
7Ama ben kölelik edecekleri ulusu cezalandıracağım. Bundan sonra oradan çıkacak ve bana bu yerde tapınacaklar.›
6Aga Alata'ala mpo'uli' -ki Abraham hewa toi: `Muli-nu mpai' mesowo' hi ngata doo. Pue' ngata toera mpai' mpobatua-ra pai' mpobalinai' -ra hante makanca rala-na opo' atu mpae.
8Sonra Tanrı onunla, sünnete dayalı antlaşmayı yaptı. Böylelikle İbrahim, İshakın babası oldu ve onu sekiz günlükken sünnet etti. Ve İshak Yakupun, Yakup da on iki büyük atamızın babası oldu.
7Tapi' oti toe, Aku' moto mpohuku' pue' ngata to mpobatua muli-nu toera, pai' lako' malai-rada ngkai tana' tetu, tumai mpopue' -a hi tana' tohe'i.' Wae-mi lolita-na Alata'ala hi Abraham.
9‹‹Yusufu kıskanan atalarımız, onu köle olarak Mısıra sattılar. Ama Tanrı onunlaydı ve onu bütün sıkıntılarından kurtardı. Ona bilgelik vererek Mısır Firavununun gözüne girmesini sağladı. Firavun da onu Mısır ve bütün saray halkı üzerine yönetici atadı.
8Oti toe, Alata'ala mpobabehi pojanci posidaia' -na hante Abraham, pai' nahubui bona Abraham pai' hawe'ea muli-na ratini'. Ada petini' toe jadi' tanda pojanci-na Alata'ala hante muli Abraham. Jadi', putu mpu'u-mi ana' Abraham to rahanga' Ishak, natini' -imi hi eo kawalu-na. Oti toe wo'o-hawo, Ishak mpotini' Yakub ana' -na. Pai' Yakub mpotini' ana' -na to hampulu' rodua. Pai' hira' toe-mi to jadi' ntu'a-ta kita' to Yahudi.
11‹‹Sonra bütün Mısır ve Kenan ülkesini kıtlık vurdu, büyük sıkıntılar başladı. Atalarımız yiyecek bulamadılar.
9"Ntu'a-ta toera mohingi' hi Yusuf ompi' -ra, alaa-na rapobalu' -i pai' -i rapobatua hi tana' Mesir. Aga Alata'ala mpodohei-i,
12Mısırda tahıl bulunduğunu duyan Yakup, atalarımızı oraya ilk yolculuklarına gönderdi.
10pai' ka'omea-na nabahaka-imi ngkai hawe'ea kaparia-na. Nawai' -i kapantea to mpokagoe' nono Firaun, magau' hi tana' Mesir, alaa-na Firaun mpo'ongko' -i jadi' gubernur tana' Mesir pai' jadi' topohawa' hi rala tomi-na.
13Mısıra ikinci gelişlerinde Yusuf kardeşlerine kimliğini açıkladı. Firavun böylece Yusufun ailesini tanımış oldu.
11Ngkai ree, rata-mi oro' bohe hobo' hi tana' Mesir pai' tana' Kanaan. Rata-mi oro' bohe toe, wori' tauna to ntodohaka, pai' ntu'a-ta wo'o uma-pi ria pongkoni' -ra.
14Yusuf haber yollayıp babası Yakupu ve bütün akrabalarını, toplam yetmiş beş kişiyi çağırttı.
12Ngkai ree, na'epe Yakub, ria-hana pae rapobalu' hi Mesir. Toe pai' nahubui-ramo ana' -ana' -na, ntu'a-ta toera-e, hilou hi Mesir. Tohe'e pomako' -ra to lomo' -na hilou hi Mesir.
15Böylece Yakup Mısıra gitti. Kendisi de atalarımız da orada öldüler.
13Kahilou-ra karongkani-na, nalohu-miraka Yusuf kahi'a-nami ompi' -ra. Nto'u toe lako' na'inca-di Firaun kahema-ra ompi' -na Yusuf.
16Kemikleri sonra Şekeme getirilerek İbrahimin Şekemde Hamor oğullarından bir miktar gümüş karşılığında satın almış olduğu mezara konuldu.
14Oti toe, Yusuf mpakatu kareba hilou hi Yakub tuama-na, mpo'uli' -ki bona hira' hantinaa mentoli hilou hi tana' Mesir. Kawori' tauna to mentoli hilou hi Mesir toe, pitu mpulu' lima.
17‹‹Tanrının İbrahime verdiği sözün gerçekleşeceği zaman yaklaştığında, Mısırdaki halkımızın nüfusu bir hayli çoğalmıştı.
15Jadi', mentoli mpu'u-imi Yakub hi tana' Mesir, pai' tida hi ria duu' -na mate. Wae wo'o hawe'ea ana' -na.
18Sonunda Yusuf hakkında bilgisi olmayan yeni bir kral Mısırda tahta çıktı.
16Aga wuku-ra rakeni nculii' moto tumai hi ngata Sikhem pai' ratana hi rala daeo' to na'oli Abraham ngkai muli Hemor hante doi pera'.
19Bu adam, halkımıza karşı haince davrandı, atalarımıza kötülük etti. Onları, yeni doğan çocuklarını açıkta bırakıp ölüme terk etmeye zorladı.
17"Mahaa-hae ngkai ree, neo' rata-mi tempo-na Alata'ala mpopadupa' pojanci-na hi Abraham. Momuli-muli-ramo ntu'a-ta hi tana' Mesir, duu' -na wori' lia-ramo.
20‹‹O sırada, son derece güzel bir çocuk olan Musa doğdu. Musa, üç ay babasının evinde beslendikten sonra açıkta bırakıldı. Firavunun kızı onu bulup evlat edindi ve kendi oğlu olarak yetiştirdi.
18Ka'omea-na, ria magau' to moparenta hi Mesir, to uma mpokiwoi kahema-na Yusuf.
22Musa, Mısırlıların bütün bilim dallarında eğitildi. Gerek sözde, gerek eylemde güçlü biri oldu.
19Magau' toei mposapai ntu'a-ta owi pai' nabalinai' -ra. Nahubui-ra mpotadi ana'lei-ra bona mate.
23‹‹Kırk yaşını doldurunca Musanın yüreğinde öz kardeşleri İsrailoğullarının durumunu yakından görme arzusu doğdu.
20Nto'u toe, putu-imi-hawo Musa. Musa toei, hadua ana' to subo' lia. Tolu mula-i-wadi rapodoo rala tomi totu'a-na, pai' -i ratadi.
24Onlardan birine haksızlık edildiğini gören Musa, onu savundu. Haksızlığı yapan Mısırlıyı öldürerek ezilenin öcünü aldı.
21Hi karatadi-na toe, ana' toronaa Firaun mpotima' -i, pai' napodoo naponcawa ana' -na moto-mi.
25‹Kardeşlerim Tanrının benim aracılığımla kendilerini kurtaracağını anlarlar› diye düşünüyordu. Ama onlar bunu anlamadılar.
22Jadi', Musa rapoposikola hi hawe'ea kapantea to Mesir, pai' alaa-na mokuasa mpu'u-i hi pololita-na pai' hi pongkale-na.
26Ertesi gün Musa, kavga eden iki İbraniyle karşılaşınca onları barıştırmak istedi. ‹Efendiler› dedi, ‹Siz kardeşsiniz. Niye birbirinize haksızlık ediyorsunuz?›
23"Kahono' -na opo' mpulu' mpae-mi umuru-na Musa, ria patuju-na doko' mpencuai' hingka ompi' -na muli Israel.
27‹‹Ne var ki, soydaşına haksızlık eden kişi Musayı yana iterek, ‹Kim seni başımıza yönetici ve yargıç atadı?› dedi.
24Karata-na hi ria, mpohilo-i hadua to Israel naweba' hadua to Mesir. Kahilou-nami mpehawa-ki ompi' -na, mpopatehi to Mesir toei.
28‹Yoksa dün Mısırlıyı öldürdüğün gibi beni de mi öldürmek istiyorsun?›
25Na'ulia' -hana Musa, ra'inca moto ompi' -na kahi'a-nami to napopale Alata'ala mpobahaka-ra ngkai karapobatuaa-ra. Ntaa' uma-di ra'incai.
29Bu söz üzerine Musa Midyan ülkesine kaçtı. Orada gurbette yaşadı ve iki oğul babası oldu.
26"Kamepulo-na, nahilo wo'o rodua to motuda', paka' to Israel. Jadi', apa' doko' napopohintuwu' -ra, toe pai' na'uli' -miraka: `Napa pai' motuda' moto-mokoi, koi' ntali ompi'?'
30‹‹Kırk yıl geçtikten sonra Musaya, Sina Dağının yakınlarındaki çölde, yanan bir çalının alevleri içinde bir melek göründü.
27Tapi' to hadua to mpoweba' -mi doo-na mpotulaka Musa pai' na'uli' -ki: `Hema to mpo'ongko' -ko jadi' pangkeni to mpobotuhi kara-kara-kai?
31Musa gördüklerine şaştı. Daha yakından bakmak için yaklaştığında, Rab ona şöyle seslendi: ‹Senin atalarının Tanrısı, İbrahimin, İshakın ve Yakupun Tanrısı benim.› Korkuyla titreyen Musa bakmaya cesaret edemedi.
28Ba doko' mpopatehi aku' wo'o-moko, hewa kampopatehi-nu to Mesir wengi-e?'
33‹‹Sonra Rab, ‹Çarıklarını çıkar! Çünkü bastığın yer kutsal topraktır› dedi.
29Kana'epe-na Musa telohu-mi kehi-na toe, metibo' -imi ngkai tana' Mesir hilou tida hi tana' Midian. Hi ria-i motobinei, pai' -i mo'anai' rodua.
34‹Mısırda halkıma yapılan baskıyı yakından gördüm, iniltilerini duydum ve onları kurtarmaya geldim. Şimdi gel, seni Mısıra göndereceğim.›
30"Opo' mpulu' mpae ngkai ree, mehupa' hadua mala'eka mpohirua' -ki Musa hi tana' to wao' mohu' Bulu' Sinai. Mala'eka toe mehupa' hi rala julumpu to jela'.
35‹‹Bu Musa, ‹Kim seni yönetici ve yargıç atadı?› diye reddettikleri Musaydı. Tanrı onu, çalıda kendisine görünen meleğin aracılığıyla yönetici ve kurtarıcı olarak gönderdi.
31Konce-i Musa mpohilo toe, toe pai' hilou namohui' doko' na'inca ba napa-i-hawo. Nto'u toe, na'epe lolita Pue' to mpo'uli':
36Halkı Mısırdan çıkaran, orada, Kızıldenizde ve kırk yıl boyunca çölde belirtiler ve harikalar yapan oydu.
32`Aku' -mi Alata'ala to rapue' ntu'a-nu. Aku' -mi Alata'ala to napue' Abraham, Ishak pai' Yakub.' Mpo'epe toe, moridi' -imi Musa nakeni eka' -na, pai' uma-ipi daho' mponaa julumpu to jela' toe.
37İsrailoğullarına, ‹Tanrı size kendi kardeşlerinizin arasından benim gibi bir peygamber çıkaracak› diyen Musa odur.
33Na'uli' wo'o-mi Pue' mpo'uli' -ki: `Roncu sapatu' -nu, apa' tana' to nupokorei tetu-e, tana' to moroli'.
38Çöldeki topluluğun arasında yaşamış, Sina Dağında kendisiyle konuşan melekle ve atalarımızla birlikte bulunmuş olan odur. Bize iletmek üzere yaşam dolu sözler aldı.
34Kuhilo mpu'u-mi kapai' tuwu' -ra ntodea-ku to Israel hi Mesir. Ku'epe-mi pontodohaka-ra. Toe pai' hompo-ama tumai doko' mpobahaka-ra. Jadi', tumai-ko, kuhubui-ko hilou hi tana' Mesir, bona mpobahaka-ra to Israel.' Toe-mi lolita-na Pue' Alata'ala hi Musa.
39‹‹Ne var ki, atalarımız onun sözünü dinlemek istemediler. Onu reddettiler, Mısıra dönmeyi özler oldular.
35"Jadi', Musa to rasapuaka to Israel wengi, hi'a lau-mi to nahubui Alata'ala hilou mpobahaka-ra. Lomo' -na rasapuaka-i, ra'uli': `Hema to mpo'ongko' -ko jadi' pangkeni to mpobotuhi kara-kara-kai?' Hiaa' hi'a mpu'u-mi to nakio' Alata'ala hante wiwi mala'eka to mpololitai-i ngkai rala julumpu. Hi'a mpu'u-mi to na'ongko' Alata'ala jadi' pangkeni to mpobahaka-ra.
40Haruna, ‹Bize öncülük edecek ilahlar yap› dediler. ‹Çünkü bizi Mısırdan çıkaran o Musaya ne oldu bilmiyoruz!›
36Musa toe-mile to mpakeni-ra malai ngkai tana' Mesir. Hi'a-mi to mpobabehi anu mobaraka' pai' tanda mekoncehi hi Mesir, hi Tahi' Molei pai' hi tana' to wao' rala-na opo' mpulu' mpae.
41Ve o günlerde buzağı biçiminde bir put yapıp ona kurban sundular. Kendi elleriyle yaptıkları bu put için bir şenlik düzenlediler.
37Musa toe wo'o-mi to mpo'uli' -raka to Israel owi hewa toi: `Alata'ala mpai' mpo'ongko' hadua ngkai ompi' -ni jadi' nabi hewa aku' toi.'
42Bu yüzden Tanrı onlardan yüz çevirip onları göksel cisimlere kulluk etmeye terk etti. Peygamberlerin kitabında yazılmış olduğu gibi: ‹Ey İsrail halkı, Çölde kırk yıl boyunca Bana mı sunular, kurbanlar sundunuz?
38Musa toe-mile to mpodoo-ra ntodea to Israel hi tana' to wao' -e. Hi'a-mi to mpo'epe lolita mala'eka to mpololitai-i hi lolo Bulu' Sinai, pai' -i jadi' tauntongo' to mpoparata lolita toe hi ntu'a-ta owi. Hi'a to mpotarima ngkai Pue' Ala lolita to tuwu' to raparata-taka duu' tempo toi-e.
43Siz Molekin çadırını Ve ilahınız Refanın yıldızını taşıdınız. Tapınmak için yaptığınız putlardı bunlar. Bu yüzden sizi Babilin ötesine süreceğim.›
39"Aga ntu'a-ta owi, uma-ra-rana dota mengkoru hi Musa. Rasapuaka-i jadi' pangkeni-ra. Doko' nculii' lau-ramo hilou hi tana' Mesir.
44‹‹Çölde atalarımızın Tanıklık Çadırı vardı. Musa bunu, kendisiyle konuşan Tanrının buyurduğu gibi, gördüğü örneğe göre yapmıştı.
40Ra'uli' mpo'uli' -ki Harun: `Babehi-taka pinotau to ma'ala tapue', bona pinotau tetu-damo to mpokeni-ta. Apa' uma-pi ki'incai napa to jadi' hi Musa tetui to mpakeni-ta malai ngkai Mesir.'
45Tanıklık Çadırını önceki kuşaktan teslim alan atalarımız, Yeşunun önderliğinde öteki ulusların topraklarını ele geçirdikleri zaman, çadırı yanlarında getirdiler. Ulusları atalarımızın önünden kovan, Tanrının kendisiydi. Çadır Davutun zamanına dek kaldı.
41Ngkai ree, rababehi mpu'u-mi lence ana' japi ngkai bulawa. Rapue' -mi lence to rababehi tetu, rasumale' -ki porewua, pai' mosusa' -ramo mpo'une' babehia pale-ra moto.
46Tanrının beğenisini kazanmış olan Davut, Yakupun Tanrısı için bir konut yapmaya izin istedi.
42Toe pai' Alata'ala mpalahii-ra, napelele' -ra mpopue' betue' hi langi'. Apa' ria Lolita Pue' Ala to te'uki' hi rala sura nabi-nabi, hewa toi moni-na: `Ee to Israel! Bula-ni hi tana' to wao' rala-na opo' mpulu' mpae, mposumale' -koi porewua jadi' pepue' -ni. Aga bela hi Aku' pepue' -ni tetu.
47Oysa Tanrı için bir ev yapan Süleyman oldu.
43Mepue' -koi hi pue' to rahanga' Molokh, pai' tomi-na nikeni-keni oa' dohe-ni. Mepue' wo'o-koi hi pinotau to molence betue' Refan. Lence-lence toe-mi to nibabehi bona nipue'. Toe pai' kupelele' moto-koi mpai' ratawani, pai' rakeni hilou duu' rata hi mali ria ngata Babel.'
48‹‹Ne var ki, en yüce Olan, elle yapılmış konutlarda oturmaz. Peygamberin belirttiği gibi, ‹Gök tahtım, Yeryüzü ayaklarımın taburesidir. Benim için nasıl bir ev yapacaksınız? Ya da, neresi dinleneceğim yer? Bütün bunları yapan elim değil mi? diyor Rab.›
44"Bula-ra ntu'a-ta owi hi tana' to wao', Pue' Ala mpohubui Musa mpobabehi kemah jadi' tomi pepuea' -ra. Kemah toe jadi' tanda karia-na Alata'ala hi laintongo' to Yahudi, pai' rababehi ntuku' lence to napopohiloi Pue' Ala hi Musa. Jadi', kemah pepuea' toe rakeni oa' ntu'a-ta owi bula-ra hi tana' to wao'.
51‹‹Ey dik kafalılar, yürekleri ve kulakları sünnet edilmemiş olanlar! Siz tıpkı atalarınıza benziyorsunuz, her zaman Kutsal Ruha karşı direniyorsunuz.
45Mahaa-hae ngkai ree, mate-ramo ntu'a-ta hi tana' to wao' toe. Pai' ana' -ra mpokeni kemah pepuea' -ra toe mesua' hi tana' Kanaan toi. Nto'u toe, Alata'ala mpopalai pue' ngata Kanaan, pai' Yosua mpakeni-ra to Israel mpema'ala tana' to tapo'ohai' -mi toi-e. Jadi' kemah pepuea' toe, ria-pidi hi laintongo' to Israel owi, duu' rata hi tempo-na Magau' Daud.
52Atalarınız peygamberlerin hangisine zulmetmediler ki? Adil Olanın geleceğini önceden bildirenleri de öldürdüler. Melekler aracılığıyla buyrulan Yasayı alıp da buna uymayan sizler, şimdi de Adil Olana ihanet edip Onu katlettiniz!››
46Daud tohe'e mpakagoe' nono Pue' Ala. Mekakae-i hi Pue' Ala, na'uli': `O Alata'ala to napue' Yakub owi, kuperapi' bona nupiliu-a mpowangu tomi po'ohaa' -nu.'
54Kurul üyeleri bu sözleri duyunca öfkeden kudurdular, İstefanosa karşı dişlerini gıcırdattılar.
47Aga uma napiliu-i. Ana' -na-damo mpai' to rahanga' Salomo to mpowangu Tomi Alata'ala.
55Kutsal Ruhla dolu olan İstefanos ise, gözlerini göğe dikip Tanrının görkemini ve Tanrının sağında duran İsayı gördü.
48"Tapi' kakoo-kono-na, Alata'ala uma-i-hana mo'oha' hi tomi to nababehi manusia'. Apa' meliu kabaraka' -na ngkai hawe'ea to rapue'. Ria hadua nabi owi to mpo'uli' hewa toi:
56‹‹Bakın›› dedi, ‹‹Göklerin açıldığını ve İnsanoğlunun Tanrının sağında durmakta olduğunu görüyorum.››
49Na'uli' Pue' Ala: `Langi' pohuraa-ku, pai' dunia' pentodua-ku. Ha tomi napa-i mpai' to doko' niwangu-kae? Hiapa mpai' to natao jadi' tomi katidaa-kue?
57Bunun üzerine kulaklarını tıkayıp çığlıklar atarak hep birlikte İstefanosa saldırdılar.
50Hiaa' bo Aku' -di to mpajadi' hawe'ea-nae!' Wae-mi Lolita Pue'."
58Onu kentten dışarı atıp taşa tuttular. İstefanosa karşı tanıklık etmiş olanlar, kaftanlarını Saul adlı bir gencin ayaklarının dibine bıraktılar.
51Na'uli' wo'o-mi Stefanus mpo'uli' -raka totu'a to Yahudi: "Uma mowo katu'a maga-ni ompi'! Uma mowo kamengkabatu-ni! Uma mowo kamengkawongo-ni mpe'epei Lolita Pue' Ala! Bate hibalia hante ntu'a-ta owi-koi, mposapuaka oa' Inoha' Tomoroli'.
59İstefanos taş yağmuru altında, ‹‹Rab İsa, ruhumu al!›› diye yakarıyordu.
52Uma ria haduaa nabi to uma rabalinai' ntu'a-ni owi. Rapatehi-ra suro-suro Alata'ala owi to mpo'uli' karia-na mpai' Batua Alata'ala to monoa', Hi'a-mi Yesus. Hiaa' hewa toe lau, koi' -mi to mpobalu' Batua Alata'ala toei hi bali' -na. Koi' to mpopatehi-i!
60Sonra diz çökerek yüksek sesle şöyle dedi: ‹‹Ya Rab, bu günahı onlara yükleme!›› Bunu söyledikten sonra gözlerini yaşama kapadı.
53Koi' to mpotarima Atura Pue' Ala to raparata mala'eka hi ntu'a-ta, aga uma nituku'."
54Kara'epe-na topohura toera lolita Stefanus, gigi-mi nono-ra, pai' ngkuku' maga-ramo.
55Ngkai ree, Stefanus nakuasai Inoha' Tomoroli', pai' -i mengoa' hi langi'. Nahilo-mi baraka' -na Alata'ala, pai' nahilo wo'o Yesus mokore hi mali ngka'ana Alata'ala.
56Na'uli' Stefanus: "Hilo-dile! Kuhilo langi' mobea pai' Ana' Manusia' mokore hi mali ngka'ana Alata'ala!"
57Ngkai ree, topohura agama toera mpo'ompo tilinga-ra, pai' -ra mejeu' mpesukui bona neo' -pi ra'epei lolita Stefanus. Karaperapai-nami, rahoko' -i,
58pai' -i radii' hilou hi mali ngata bona rapatehi-i rapana' hante watu. Sabi' boa' to mpobalihi Stefanus mporoncu baju-ra bona lompe' pepana' -ra. Baju-ra toe rawai' -ki hadua tomane to rahanga' Saulus bona nadongo-raka.
59Bula-na Stefanus rapana', mekakae-imi, na'uli': "Pue' Yesus, doa-mi kao' -ku!"
60Oti toe, mowingkotu' -i pai' na'uli' napesukui: "Pue', neo' -ra nuhuku' ngkai jeko' -ra toi." Ka'oti-na mololita hewa toe, mate-imi.